Uzmanlara göre kahvenin herkeste aynı etkiyi göstermemesinin iki büyük nedeni var: alışkanlık ve genetik miras.

Küçük yaşlardan itibaren düzenli olarak çay, kahve, çikolata ya da kola gibi kafeinli ürünleri tüketenlerde, beyin zamanla kafeine karşı adeta “bağışıklık” geliştiriyor. Adenosin reseptörlerinin sayısının artmasıyla kafeinin uyku kaçırıcı etkisi giderek azalıyor.

Bir diğer sebep ise genetik… CYP1A2 isimli gen, kafeinin vücutta ne kadar hızlı metabolize edileceğini belirliyor. Bu gen hızlı çalışan kişilerde kafein çok çabuk parçalanıyor ve uykusuzluk etkisi saman alevi gibi kısa sürüyor. Yani kahveden “çarpıntı” yaşayanla hiçbir şey hissetmeyen arasındaki fark, aslında DNA’larımızda gizli.

Kısacası kafein; uykudan sorumlu adenosin reseptörlerini bloke ederek, dopamin ve norepinefrin gibi hormonların salınımını artırıyor. Ancak her bünyenin bu etkiye verdiği cevap farklı. Bu yüzden kimimiz akşam kahvesinden sonra sabaha kadar tavana bakarken, kimimiz bir fincan kahveyle uykuya dalabiliyor.

Uzmanlar özellikle akşam saatlerinde aşırı kafein tüketiminden kaçınmayı öneriyor. Çünkü siz “kahveden etkilenmeyenler kulübü”nde olmayabilirsiniz!




