CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir ve Erzincan Milletvekili Muharrem Işık’tan oluşan CHP Cezaevi İnceleme ve İzleme Komisyonu üyeleri 24 Ağustos 2014 tarihinde Siirt Alkumru Barajında kapakların açılması sonucu 6 kişinin boğularak can verdiği faciayı yerinde inceledi. Komisyon üyeleri 26 Ağustos 2014 Salı günü Siirt’te kazazedeler, acılı aileler ve yetkililer ile görüştü, Siirt Barosundan bilgi alarak, olay yerini inceledi ve akşam saatlerinde bölge halkının ve STK’ların düzenlediği yürüyüş ve basın açıklamasına katıldı. 19 Mayıs 2011 tarihinde Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılmış Limak Alkumru Barajı Hidroelektrik Santrali’nde yaşanan bu ilk vaka değildir. 4 Eylül 2011 tarihinde yine uyarı yapılmadan açılan kapaklar sonrasında 3 vatandaşımız burada hayatını kaybetmişti. Nitekim, yöre halkının ifadelerine göre ise bu barajda hayatını kaybeden 30’a yakın insan var. Daha önce yaşananlardan ders alınmadığını ve yetkililerin burayı sıkı bir denetim altına almadığı ise rahatlıkla görülüyor. AKP ile birlikte adeta altın çağını yaşayan Limak Holding sürekli iş cinayetleri ile anılırken, yüzlerce büyük projenin ihalesini almaya devam ediyor. AKP döneminde ardı ardına baraj, liman, havaalanı, HES’ler gibi milyonluk projeler ile ihya edilen Limak Holding’in Botan Barajında sessiz sedasız açtığı kapakları ile de adeta cana doymuyor! 24 Ağustos 2014 tarihinde Siirt Alkumru Barajında kapakların açılması ile bölgede piknik yapan çok sayıda vatandaşın sulara kapılması sonrasında 6 vatandaşımız hayatını kaybetmesi ile de gerek ihmaller zinciri, gerekse akıl almaz bu sermaye düzeni ülkemizde insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. İşte bu rapor hem olaydaki ihmalleri hem de siyaset-sermaye düzenini bir kez daha ortaya koymayı amaçlıyor. TESPİTLER: • AFAD Siirt İl Müdürlüğü’nün teknik ekipman ve deneyim açısından son derece yetersiz olduğu ifade edilmiştir. 24 Ağustos Pazar günü yaşanan faciada da AFAD bir bot ve bir kürekle çalışmış, hatta yakıtları olmadığı için başka araçlardan yakıt çekerek motorlarına yakıt koymuşlardır. Öyle ki, gece boyunca yapılan aramalarda dahi el fenerleri olmadığı için vatandaşlardan temin etmişlerdir. Bundan önce yaşanan arama- kurtarma çalışmalarında da benzer durumlar gözlemlenmiştir. Diyarbakır ve Van bölgesinden gelen destek ekiple, arama kurtarma çalışmaları hızlanmıştır. • Siirt Barosu ile yaptığımız temaslarda da AFAD’ın yetersiz kaldığı ifade edilmiştir. Siirt Barosundan bölgede telefonun çekmediği belirtilmiştir. Ayrıca kaza olduğu andan beri çokça tartışılan sirenin 6 vatandaşımızı kaybettiğimiz bölgede duyulup duyulmadığının tespit edilmesinin önemli olduğu vurgulanmıştır. HIZLI ÜRETİM AMACIYLA GÜVENLİK TEDBİRLERİ HİÇE SAYILDI • En önemli sorun ise sistemin işleyişinde yatmaktadır. TEİAŞ Bölge Müdürlüğü Elazığ’dan HES’lere belirli bir saat aralığında belirli bir fiyattan elektrik alımı yapacağını bildirmekte ve anlık olarak bu ihale elektronik ortamda duyurulmaktadır. Limak’ın pazar günü baraj kapaklarını açmasının ardında da böyle bir ihale ve üretim olduğu ifade edilmiştir. Oysa üretime geçişi anonsla belirterek, türbinlerin tek tek sırayla üretime alınması gerekirken hızlı üretim amacıyla bu güvenlik önlemlerine dikkat edilmeden kapakların açıldığı yönünde iddialar bulunmaktadır • 6 vatandaşımızın olduğu bölge kamulaştırma dışında bir bölge. Tapu sahibi ise Hamit Yüzen. Kendisi ile yaptığımız görüşmede; vatandaşların yıllardır burada piknik yaptıkları, suların yavaş yavaş yükseldiğini ifade etmiş ve eklemiştir: “Ben böyle bir şey hayatımda görmedim. 10 dakika içinde 2 insan boyuna çıktı ve bir anda oldu.” “SİREN SESİNİ DUYMADIK” • Olaydan yaralı olarak kurtulan Ercan Olgun ise şunları ifade etmiştir: “O gün bir su kenarına gittik suyun normal derinliği 20 santim yani ayakkabılarımızla basarak geçtik gittik oturduk. Yemeğimizi mangalımızı pişirdik. Tam yiyecekken bağırma sesini duyduk yukarıdan. Üst taraflar da doluydu yukarılar da hep kalabalıktı kaçmaya çalıştık. Öyle bir felaket hayatımda görmedim. Önce kızım suyun akışına kapıldı onu kurtardım sonra geri döndüm bu sefer eşimi ben ve oğlum birlikte çıkardık. Tabi o arada nefesimiz tükendi diğerlerini kurtaramadık. Olay sırasında kesinlikle hiçbir siren sesi duymadık biz. Eğer siren sesini duysaydık zaten siren sesinden birkaç dakika sonra veya yarım saat sonra suyu bırakıyorlar. Yani biz eğer o siren sesini duymuş olsaydık herkes oradan çekilecekti.” • Siirt’te benzer vakalar nedeniyle çok sayıda kişinin davası bulunuyor. Bugüne kadar barajda hayatını kaybeden 25-30 vatandaşın olduğu ancak bunlardan sadece 12-13 tanesinin davasının olduğu belirtiliyor. SİYASET-SERMAYE İLİŞKİSİ HAKİM • Siyaset- sermaye ilişkisinin hakim olduğu bir toplumsal algı var. Siirt’te herkes “Limak çok güçlüdür ona karşı dava kazanamazsınız” demektedir. Geçmişte açılan benzer davalarda firmanın “Biz Siirt’ten yatırımlarımızı alır, çeker gideriz” şeklinde açıklamalarda bulunduğu, Cumhuriyet Savcısı, bilirkişiler, mahkeme heyetleri üzerinde Siirt kamuoyunda bir mahalle baskısı oluşturulmaya çalışıldığı, hükümetle yakın ilişkiler içinde olan firmanın bir şekilde karşısında kimsenin tutunamayacağı algısının Siirt’te hakim olduğu gözlenmiştir. Şirket ortaklarından kamuoyunca en çok tanınan isim olan Nihat Özdemir’in Türkiye’nin dört bir yanındaki dev yatırımlarına rağmen şu anda Siirt Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyeliği ve Meclis Başkanlığı görevini sürdürmektedir. • Firmadan sirenin saat kaçta çaldığı, kaçta sustuğu, kapakların ne zaman açıldığı gibi bilgiler istendiğinde, böyle bilgilere ait verilerin olmadığı, tıpkı Soma’daki gibi çalışanların veriler ışığında değil, kişisel yorumlar üzerinden durumu aktardıkları ve o sırada olanları kimsenin bilmediği görülüyor. Şu anda delillerin karartılmaması için gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekiyor. • Görgü tanıklarının bir kısmı siren çaldı bir kısmı çalmadı derse bu durum sanık lehine yorumlanmaktadır. Buradaki en önemli husus ise, ölen vatandaşlarımızın bulunduğu bölgedeki insanların siren seslerini duymamış olması. LİMAK BOTAN’I ELİMİZDEN ALDI • Alanda nöbetçi olması gerektiği, dere yatağı boyunca sesli anons yapılması, piknik alanlarının kamera ile gözetlenmesi vb. çok sayıda öneri bugüne kadar dile getirilmiş ama hayata geçirilmemiş. Baraj havzasında güvenlik istasyonları yok. Vatandaşlar “Botan bizimdi, bölgenin tek nefes aldığı yer burası idi. Buraya bu HES kurulmasın diye çok direndik ama Ankara’da birileri ihale yapıp Botan’ı birilerine sattı. Limak geldi burayı elimizden aldı.” BİLİRKİŞİ DÜNYADAKİ ÖRNEKLERLE UYARMIŞ • 2011 yılındaki bilirkişi raporunda yurtdışındaki örneklerin incelendiği görülüyor. Buna göre; benzer barajlarda helikopter pistinin olduğu, helikopterlerin suyun doldurulacağı bölgeyi gezerek o bölgede insan ve/veya hayvan olmadığını tespit ettikten sonra üretimin başladığı bilgisi bu raporda yer alıyor. Baraj suyu tuttuğunda doğayı, bıraktığında insanları katlediyor. GEÇMİŞTEKİ ACI OLAYLARA RAĞMEN DERS ALINMAMIŞ • Yine 2011 yılında hazırlanan bilirkişi raporunda; baraj yetkililerinin baraj havzasında bulunan yerlerde yol yapıp suyu bırakmadan önce araçlarla halkı uyarması, baraj havzasındaki bazı yerlere güvenlik istasyonlarının yapılması, türbinlerin hepsinin birden değil, teker teker ve belirli zaman aralıkları ile üretime alınması gerektiği gibi uyarılar bulunmaktadır. Ancak yetkililer bugüne kadar, geçmişteki acı olaylara rağmen bu tedbirleri ve önlemleri yerine getirmemişlerdir. SU TEDBİRSİZ VE KONTROLSÜZ BİR ŞEKİLDE BIRAKILMIŞ • Kapakların kırılıp kırılmadığı, bir arıza olup olmadığı incelemelerden sonra anlaşılacak ancak yine firma tarafından yapılan ilk açıklamaya göre burada herhangi bir arıza olmadığı, günlük rutin işlemlerin yapıldığı aşikar. Bölge halkı bu son faciada 4 türbinin 4’ünün birden kullanıldığını ve birkaç dakika içinde suların birden yükseldiğini söylüyor. Su tedbirsiz ve kontrolsüz olarak bırakılmış. OLAYIN OLDUĞU YERDE SİREN SESİ DUYULMUYOR • Olay yaşandığı ilk andan itibaren bütün tartışma siren üzerine düğümlenmiş, firma sözleşmede siren yok ancak biz yine de 3 siren koydurduk demiş ve basına olayın gerçekleştiği yer sirene 100 metre gibi gösterilmiş olsa da aradaki mesafenin 3.2 kilometre olduğunu gördük. Bu konuda ısrarcı olarak sirenin çalıştırılmasını istedik. Gözlemlerimize göre, çalan sireni 700-800 metre ilerideki bir kişi duyabilirken, firma yetkilileri ile birlikte kayıpların olduğu mesafeye gittiğimizde siren çalmasına rağmen ses duyulmuyordu. Nitekim Botan Vadisi 30 kilometrelik bir alanda sirenler sadece belirli bir bölgede duyulabilmektedir. İKAZ LVHALARI YASAK SAVMAK İÇİN • Uyarı levhalarının olduğu söyleniyor ama yeteri kadar olup olmadığı ve buraların kontrol edilip edilmediği de henüz belli değil. 2011 yılında hazırlanan bilirkişi raporunda da ikaz levhalarının okuma yazma bilmeyenler için hiçbir etkisi olmadığı ve genelde yasak savmak için, sorumluluktan kurtulmak için kullandığı ifade edilmiştir. Bizim gördüğümüz pek çok uyarı levhalası ise tahrip edilmiş durumdaydı. • Ayrıca, sirenin olması da tek başına bir tedbir olarak görülmüyor. Bölgede siren sesine karşı bir duyarsızlık (askeri araçların sürekli siren çalmasından dolayı) ile birlikte kimi de sirenin ne manaya geldiğini bilmiyor. Yani siren sesi, “su geldi” şeklinde anlaşılmayabiliyor. • Sözleşmede siren yok denilse de, Botan çayı kenarında piknik yapma geleneği bulunuyor. Bu noktada belki de Pazar günü üretim yapılmamasının sözleşmeye eklenmesi gerekiyor. 2011 yılında görülen davada bilirkişinin hazırladığı raporda şu ifadeler kullanılmıştır. “Sadece uyarı levhaları ile davalıların sorumluluktan kurtulmaları haksızlık olur. Tedbirlerin birkaçı birden uygulanmalıydı.” Şimdi de sadece siren çaldı diyerek 6 kişinin ölümüne, onlarca insanımızın ise yaralanmasına neden olan bu olaydan kimse kolayca sıyrılabileceğini düşünmemelidir. Komisyonumuzun 26 Ağustos 2014 tarihinde Siirt’te yaptığı tespitler ve siren sesinin duyulmadığı yönündeki kamera kayıtları da soruşturma dosyasına girecektir.
Editör: TE Bilisim