Son yılların en başarılı teknik direktörlerinden biri Hamza Hamzaoğlu. Öyle ya, küme düşme hattındaki Akhisar Belediyespor’u şampiyonluğa taşımakla kalmadı tarihinde ilk defa ikinci ligden Süper Lig’e çıkma mutluluğunu da yaşattı. Başarılarına emin ve istikrarlı adımlarla devam eden Akhisar Belediye, geçtiğimiz hafta Trabzonspor’u da yenerek ligde 6. sıraya oturdu. Teknik direktör Hamza Hamzaoğlu ve takımının motivasyonu tam, neşesi yerinde. Ancak Hamza Hoca bu başarıya gölge düşmesin, takıma nazar değmesin diye son derece temkinli. Futbolculara ve hatta kendisine bile basına konuşma yasağı koymuş. Haftalar öncesinden kararlaştırdığımız için bize hayır diyemiyor. Futbolcuları bu durumdan habersiz olduğu için fotoğraf çekimlerinin bile toplu yapılmasını rica ediyor. Röportaj kendisiyle yapıldığı için çekimler sırasında önde durması konusunda ısrarcı olunuyor, zar zor kabul ediyor ama arkadan futbolcular patlatıyor espriyi. “Hocam hani takımın önüne geçmek yoktu?” Hamza Hoca karizmayı çizdirmemek adına altta kalmıyor ve grup halinde dizilmiş takımın en arkasına geçerek bir poz daha çekmemizi istiyor. Mütevazı takımın mütevazı hocası Hamza Hamzaoğlu ile hiç de mütevazı olmayan başarısı, hedefleri ve Akhisar’daki hayatı konuşuldu. - 4-2 sonuçla Trabzonspor’a kendi sahasında ilk yenilgisini yaşattınız. Geçtiğimiz sezon da 3-0 yendiniz. Nedir bu Trabzon’un Akhisar uğursuzluğu? Bilemiyorum sanırım şansımız tutuyor Trabzonspor’a. Bugüne kadar 4 maç yaptık. Deplasmandaki maç hariç hepsini kazandık. - 3 büyükler içinde yalnızca Fenerbahçe’yi yenemediniz demek ki sizin de Fener uğursuzluğunuz var. (Gülüyor) Kazanmak istiyoruz ama iki yıldır nasip olmadı. Önümüzdeki maçta belki ama böyle maçlar zor tabii. - 3 yıl önce takımın başına geçtiniz. O sene Akhisar Belediyespor, tarihinde ilk defa Süper Lig’e yükseldi. Şu anda takımın seyrine baktığımızda zirveyi zorluyor. Başarıda da başarısızlıkta da mutlaka herkesin az ya da çok payı vardır. Elimden geldiğince katkı sağlamaya çalışıyorum. Takımın oluşturulmasında, oyuncu transferleri ya da sahaya sürülmesinde etkim büyük. Her takımın teknik direktörünün ne kadar payı varsa benim de o kadar payım var. Takımla iyi entegre olduğumuzu düşünüyorum. Şu anda her şey yolunda. Oyuncularımın hepsinden memnunum. - Ya onlar sizden? Bunu onlara sormanız lazım. - Bir röportajınızda günün birinde G.Saray’ın başına geçeceğim diyorsunuz. Yakın plandaki hedefiniz bu mu? Geçeceğim diye bir şey söylememişimdir. Tabii ki günün birinde Galatasaray’ı çalıştırmak isterim ama günün birinde yurtdışında bir takımı da çalıştırmak isterim. Hedeflerim ihtiras derecesinde değil. Burada da yapacak çok şey var. Şimdilik bunları hayata geçirmeyi arzu ediyorum. İlerleyen zamanlarda elbette kariyerimi daha iyi duruma getirmek isterim. - Mütevazı bir kulüpte çok başarılı olmak mı, büyük bir kulüpte ortalama bir antrenör olmak mı? Daha iyi kulüplerde çalışmak daha iyisini yapmak isterim. Ama yine de mütevazı bir takımı alıp iyi yerlere getirmek beni daha çok mutlu eder. - Bu yüzden mi Fatih Terim’in Galatasaray’da yardımcısı olma teklifini kabul etmediniz? Yanlış anlaşılmış. Ahmet abinin (Çakır) röportajında çıktı sanırım. Fatih Hoca o pozisyon için beni düşünmüş ama ben Akhisar Belediyespor ile anlaşınca söylememiş. Yani resmi bir teklif olmadı. Bir görüşmemizde laf arasında dile getirdi. - Anlaşma öncesinde teklif edilse sonuç yine aynı mı olurdu peki? Galatasaray sevdam hâlâ devam ediyor ama burada kendi başıma aldığım bir yol var. İyi de gidiyorum. - Galatasaray’a gelirsem tek gelirim diyorsunuz yani… Bunu da söyleyemem. Şartlar… Şu anda milli takımda Fatih Hoca’yla beraber çalışıyoruz. - Nasıl anlaşabiliyor musunuz? Fatih Hoca anlaşılmayacak biri değil. Çok deneyimli, bilgili. Kendisinden çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Beraber çalışmaktan da mutluyum. - Akhisar gibi bir kulüp bulabilmek kolay değil diyorsunuz. Huzurluyum burada. İşime karışan yok. Sorgulayan yok. - Kulüp başkanını mı kastediyorsunuz? Evet. Belediyesporuz ama belediye başkanı hiçbir zaman varlığını hissettirmedi bize. Bizde herkes kendi uzmanlık alanında rahat ve özgür bir şekilde çalışır ve karar verebilir. Yöneticilerin futbola bakışı çok farklı. Yani burada her şey olması gerektiği gibi. - Böylesi kurumsal bir yapı büyük kulüpler de bile yok. Başkanlar her şeye müdahil ve çok fazla ön planda… Böyle olunca işler rahat bir şekilde yürütülebiliyor. Bu işin sahada kalması için sahada olan insanların ön planda olması gerekiyor.   - Aziz Yıldırım’ın eline mikrofonu alıp taraftarı azarlama, sahaya inme icraatlarını hatırlayacak olursak… Belki şartlardan ötürü bu şekilde davranmak zorunda kalıyor ama Avrupa’da kulüp başkanları ön planda olmaz. Bana göre de doğrusu bu. Sonuçta yaptığımız iş futbol. - Böyle bir başkanla çalışabilir miydiniz? Ben işimi rahat yapmayı severim ve karışılmasından hiç hoşlanmayan bir yapıya sahibim. Karıştırmam da. Bilemiyorum belki biz olsak karışmazlardı. Belki de orada da karışmıyorlardır. İçinde değilim. Büyük kulüplerde farklı dengeler var. Burası gibi olmasını bekleyemeyiz. - Abdullah Avcı’nın 18 maçta 6 galibiyet 4 beraberlik alması çok eleştirildi. Size göre bu başarısız bir tablo mu yoksa Avcı sabırsızlığa mı maruz kaldı? Sabırsızlık ülkemizin genelinde var. Başarılı olamayışımızın temel nedeni bu. Ayrıca başarı kriterleri çok farklı. Neye göre başarılı neye göre başarısız. Elimizde her sene Avrupa Şampiyonası’na Dünya Kupası’na katılan bir milli takım mı var? Ne bekliyoruz? Yeni bir düzen zaman istiyor. İnandığınız bir antrenör getirmişseniz sabırlı olmak zorundasınız. Kendisine zaman tanımak ve yardımcı olmak lazımdı ama yapılmadı. - Fatih Hoca istediği oyun düzenini sahaya yansıtabildi mi peki? Çok kısa bir dönemdir milli takımın başında olmasına rağmen oynadığımız maçların hepsinde milli takımın farkı ortaya çıktı. - Uzun yıllar geçti ama şu sıralar şucu bucu şeklinde yaftalamalar gündemde olduğu için sormak istiyorum. Galatasaray’dan ‘tarikatçı’ olduğunuz gerekçesiyle uzaklaştırıldığınız söylendi. Doğru mu? Bu söylentiler hep oldu ama asıl sebebini hiçbir zaman bilemeyeceğim. Çünkü kimse çıkıp bana seni şu sebepten dolayı gönderdik demedi. Belki de performansımdan memnun değillerdi bilemiyorum.Allah’a inancım sonsuz ancak hiçbir tarikata mensup değilim. Ama bu vatana hizmet eden, -inancı görüşü ne olursa olsun- fiili olmasa da gönülden desteklemeye çalışırım. İnsanların inançlarını özgürce yaşamasından yanayım. - Gümülcine’den Türkiye’ye 7 yaşınızdayken iltica etmişsiniz. İlkokula Türkiye’de mi başladınız? Hayır. Bir sene orada gittim. - Yunanca’yı hatırlıyor musunuz? Hiç öğrenmedim ki. Oradaki okul da Türk okuluydu. Ailem de bilmez. Hatta Yunanlılar daha çok Türkçe biliyordu. - Yunanca öğrenemezsek Türkçe öğretiriz gibi olmuş… (Gülüyor) Aynen. Osmanlı asırlarca hüküm sürmüş. Onların etkilenmesi normal. - İsminiz soy isminizden mi mülhem? Hayır. Yunanistan’dayken soyadımız yoktu. Baba ismini kullanıyorduk. Burada okula kaydolurken öğretmenim soyadımı sordu. Babam olmadığını ve oradayken baba adını kullandığımızı söyledi. Dedemin adı Hamza’ymış babamın Ahmet. Babamı Hamza oğlu Ahmet diye çağırırlarmış. O yüzden bana da Ahmet oğlu Hamza derlerdi. Öğretmen madem dedesinin adı Hamza o halde soyadı Hamzaoğlu olsun dedi. Öyle kaldı. - Aileniz de Manisa’da mı yaşıyor? Eşimle çocukları paylaştık. Kızım annesiyle İstanbul’da, oğlum burada benimle yaşıyor. Sık sık gidip geliyoruz.
Editör: TE Bilisim