17 Aralık günü başlayan tarihi yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile birlikte bugün ülkemiz önemli bir dönüm noktasına gelmiştir. Ortada büyük bir yolsuzluk ve büyük bir kokuşmuşluk vardır. Nitekim, bugün AKP’lilerin bile net bir şekilde yalanlayamadığı bu iddialar 4 Bakan ve çocuklarından, Belediye Başkanlarına ve iş adamlarına kadar büyük bir “yolsuzluk çetesi”ni işaret etmektedir. Olay yargıya da intikal etmiştir ve er geç bütün gerçek ortaya çıkacaktır. Ancak bugün yapılan bu soruşturmanın üstü, tanıdık ve bildik yöntemlerle örtülmeye çalışılmaktadır. Üstelik, bugüne kadar kendi elleriyle kurdukları bu çarpık adalet sisteminin içinde, şimdi kendileri boğulmuşlardır. 11 yıllık AKP iktidarının son 5-6 yılı, kendisine muhalif olan herkesin yargılanması sürecinde yaşadığımız, haksız hukuksuz gözaltılar ile tartışmalı delillerden, haklarındaki iddiaların gerçekliği daha kanıtlanmadan basında çarşaf çarşaf gazete sayfalarında ilan edilmesine kadar şaibelerle, haksızlıklarla dolu geçti. Tüm bu süreçte, Başbakan’ın görevlendirdiği ve birlikte görev yaptığı Genelkurmay Başkanından, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a, Oda TV Davasından yargılanan Ahmet Şık’a, Nedim Şener’e, genç gazeteciler Barış’lara , Devrimci Karargah’tan yargılanan Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya, Balyoz’da yargılanan Kuvvet Komutanlarından, Askeri Casusluktan yargılanan gencecik F-16 pilotlarımıza, Gezi tutuklularına, üniversite öğrencilerimize kadar herkes cezaevlerine tıkıldı. O günlerde, iktidar partisi, Başbakan ve Bakanlar, bizim tüm yakınmalarımıza rağmen, bir tek şey söylediler: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz Kimse boşuna boşuna göz altına alınmaz Onların anneleri çocuklarına sahip çıksaymış Onlar gazeteci, üniversite öğrencisi, asker değil! Onlar teröristtir.” dediler. Oysa dün, tarihi yolsuzluk ve rüşvet skandalının ardından yapılan ilk açıklamalarda bütün AKP’li milletvekilleri ve Bakanların ağızlarından koro halinde şu sözler döküldü: “Sabahın 5’in de mi olur Çağırsalardı giderlerdi Masumiyet karinesi Dosyanın gizlilik ilkesi ve Basına soruşturmanın sızdırıldığından şikayet.” Geçmişte bu yakınmaları, annelerin babaların feryatlarını dinlemeyen, örneğin gencecik subayların mesleki ahlaklarına casusluk, kişisel ahlaklarına ise fuhuş suçu sürülürken, o annelerin babaların göz yaşlarını görmezden gelenler dün ilk kez o anne-babaların ne demek istediklerini anladılar. Şimdi, kendilerine muhalif herkesi yalan-yanlış nedenlerle içeri tıkmak için 5-6 yıldır inşa ettikleri bu sistemin içine kendileri düştüler. Hani bir söz vardır:“Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar” diye, işte bugün yaşanan tam da budur. Kendi çocukları soruşturulduğunda polisinden, Emniyet Müdürüne, savcılara kadar dosyadan el çektirmeye çalışıyorlar, soruşturmaya müdahale ediyorlar ise gırtlağa kadar pisliğin içine batmış durumdadırlar. Vatandaşımızın ve milletimizin vicdanı daha fazla yara almamalıdır.. Garibin, yetimin, yoksulun hakkına daha fazla el sürmesinler.. Derhal 4 bakan istifa etmelidir. Ama yetmez…! Soruşturmanın seyri açısından kimseye dokunulmamalıdır… Bu da yetmez..! Meclis’te bir soruşturma komisyonu kurularak yolsuzluk araştırmasının güven içinde yapılması Meclis tarafından denetlenmelidir. Unutulmamalıdır ki; Başbakan yırtık ayakkabı ile başladığı siyasete, şu anda dünyanın en zengin 8. Başbakanıdır ve dünyanın en zenginleri arasında yer alacak milyar dolarlık bir servete sahiptir. Nitekim bugün esas sorumluluğu üstlenmesi gereken de kendisidir. Sürekli “onun başıyım, bunu yedirmem” diyen ve “her şeyin başı benim” diyen Başbakan bu sorumluluğu almaz ve sorulara cevap vermez ise, Yürütmenin başıyım derken “devletin malını yürütenlerin başı” olmuş olacaktır. 
Editör: TE Bilisim