Berna Udgu

ÖZGÜRLÜKLER KISITLANIYOR MU?

Manisa Baro Başkanı Zeynel Balkız, Yeni yargı paketi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Balkız, “Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, molotof kokteylinin bir bomba silahı olarak kabul edilmesini, kabul...

Ferdi UZUN Yeni yargı patenin içerisinde bir takım eski özgürlüklerden sanki geriye gidiş bir hava sezildiğini belirten Manisa Baro Başkanı Balkız, “Ama bunları Türkiye’nin içerisinde bulunduğu şartlar itibariyle düşündüğümüz zaman bunlar henüz tasarı halinde ve Meclis’ten Avrupa Birliği (AB) kriterlerine, Venedik Komisyonu kriterlerine ve Kopenhang kriterlerine aykırı düşmeyecek şekilde bunların düzenlenmesi gerekir. Özellikle şüphenin delile dayanması bizim için önemli nedenlerden birisidir.” dedi. Canlar ve mallar emin olunmalı Türkiye’nin yaşadığı Kobani olayıyla ilgili gelişmelerin gerçekten kaygı verici olduğunu dile getiren Balkız, “Gerek iktidar partisinin olaylardan sonra açıklamaları gerekse muhalefet partilerinden sanki karşıt kutuplarmış gibi görülen iki siyasi partinin birisinin kendisinden bekleneni bir türlü verememesi ve insanları sokağa çağırması, sokağa davet etmesi Türkiye’yi adeta bir kaos, bir anarşi ortamına soktu. Türkiye’nin can ve mal güvenliğini tehdit etti. Bir devletin elbette kendisini koruma refleksi vardır, bu devletin de ötesinde bir milletin, bir topluluğun kendisini koruma refleksi vardır ve o refleksi bizim iyi okumamız gerekiyor. İşte bu güvenlik tedbirlerinin artırılması veya bunlarda bazı değişikliklerin ilk anda ‘acaba ne oluyor, geriye mi gidiyoruz, antidemokratik bir devlet haline mi geliyoruz?’ konusunu gündeme getiriyor. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, molotof kokteylinin bir bomba silahı olarak kabul edilmesini, kabul ediyorum ve bu şekilde bunun bir silah muamelesini görmesini artık canlar ve malların emin olmasını istiyorum.” diye konuştu. Görevin kötüye kullanılması anlamına gelir Hukukçu olarak hürriyetlerin sınırlandırılmaması gerektiğini düşündüklerinin altını çizen Balkız, “Ancak bunların kullanımında gerekli olan tedbirlerin artırılabileceğini düşünüyoruz. Buradaki sınırlama da Avrupa Birliği kriterleri olmalıdır. Madem ki Alman modeli deniyor, Avrupa Birliği kriterlerine uygun olarak davranılmalı ve ancak olağan şüpheyi kuvvetli şüphe halinde insanların aranması, hatta bilgilerine noter de ve bankalarda başvurulması için, başvurulabilmesi için hakim teminatının olmasının, özellikle bunun altını çizerek söylüyorum, hakim teminatının olmasını istiyoruz. Şimdi polisimiz sokakta birini kuvvetli şüphe altında araması, buna hiç kimse karşı çıkamaz. Ama bunun yasal koşulları varsa, kuvvetli şüphe varsa. Bunun ben keyfi olarak kullanılabilecek tarzda şüpheleniyorum lafıyla değerlendirilerek gözaltına alınması, aranması görevin kötüye kullanılması anlamına gelir.” şeklinde konuştu. İnsanlarda ‘hürriyetlerin kısıtlanması, polis önüne geleni yakalarsa ne olur, önüne gelenin üstünü ararsa ne olur, bankalardaki bilgileri, noterdeki bilgileri çok rahatça alırsa ne olur? Bizim hiçbir özel sırrımız kalmıyor endişesi’ endişesi olduğunu dile getiren Balkız, “Bu endişe soru işareti olarak var. Ben bu tasarının bu haliyle Meclis’ten geçeceğine inanmıyorum. Bunun üzerinde çok tartışma olacak.” dedi. BAZI DOSYALARIN İNCELENMESİ, GÖRÜLMESİ İSTENMİYOR MU? Kendi meslekleriyle ilgili burada ciddi bir sorun olduğuna değinen Balkız, “Burada ciddi anlamda geriye gidiş söz konusu ve geriye gidişin durdurulması lazım. Biz hem Manisa Barosu olarak hem de Türkiye’nin değişik yerlerindeki bu işle ilgili grupların siyasi temasları ile meseleyi daha komisyonda iken çözüme kavuşturmak istiyoruz. O da şudur. Kalem yönetmeliğine rağmen avukatların hazırlık dosyalarını görmeleri, incelemeleri uzun süre engellendi. Ancak Şubat ayında bir Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararı ile avukatların bir dilekçe ile başvurmaları veya o dosyayı incelediklerine dair bir tutanak tutturmaları sonucu vekaletsiz olarak dosyayı incelemeleri imkanı sağlandı. Şimdi bu apaçık ortada iken biz bunu memnuniyetle karşıladık. Şu andaki tasarıda bazı dosyaların avukatların incelemesine kapatılması veya engellenmesi için hakimlikçe karar alınması yolu açılıyor. Böyle bir düzenlemenin altyapısı yok, böyle bir düzenlemenin getirilmiş olması ister istemez şunu akla getiriyor. Acaba Türkiye’deki bazı dosyaların incelenmesi, görülmesi istenmiyor mu?” diye sordu. BAROLAR BUNA KARŞI Bu sorunun cevabını bu tasarının ortadan kaldırılmasıyla rahat olarak verebileceklerini ve çözebileceklerini aktaran Balkız, “Şimdi bir avukatın hazırlık dosyasını incelemesinin önünde hiçbir kanuni engel yok. HSYK’da bizim ısrarlı taleplerimiz sonucu en uygun bir yöntem olarak bu kuralı getirdi. Dedi ki bir avukat bir dilekçe vererek ‘Ben şu dosyayı öncelikle incelemek istiyorum’ deyip hazırlık dosyasını vekaletname koymadan inceleyebilir. Sonra da o davayı almak istiyorsa vekalet çıkartır, almak istemiyorsa vekalet çıkartmaz. Bu avukatın bizim kanunumuzda olan avukatın iş kabul etme veya etmeme hürriyetin ilgilendiren bir şey. Eğer siz her davada avukatın her hazırlık dosyasında vekaletname sunmasını beklerseniz, ben belki incelediğimde o davayı almayacağım. Ama vekaletname koyduğum anda vergi hükümlülüğü altına giriyor. Ben vekaletnamesiz olarak dosyayı inceleyebilmeliyim, eğer almak istemiyorsam ‘ben bu dosyayı almak istemiyorum’ deyip vekaletname çıkartmamalıyım. Şimdi burada ciddi bir geriye gidiş var. barolar bunu karşı, avukatlar buna karşı. Yani böyle bir değişikliğin hukuki gerekçesi yok, altyapısı yok. Bunun zorunlu kılan Türkiye’de bir olay yok. Türkiye’de avukatların dosya incelemesiyle ilgili hangi suistimali gördünüz, hangi görevin kötüye kullanılmasını gördünüz de bu yasağı getiriyorsunuz. O bakımdan bu yasak olmamalı, avukatların dosyayı vekaletnamesiz inceleyebilme hakkı devam etmelidir.” dedi.
{ "vars": { "account": "UA-43204872-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }