Bir arkadaşımın küçükken sadrazam gibi büyüdüğünü fakat sonradan çiftliklerinin bulunduğu arazinin devlet tarafından yanlış tapu verildiği, arazinin taşlık ve ormanlık olması gerekçesiyle ellerinden alındığını, aile servetlerinin nerdeyse tamamının ellerinden gittiğine ilişkin hikâyesini ilk dinlediğimde çok şaşırmıştım. Bu hukuk fakültesinde öğrendiğim prensiplere aykırıydı.
Çok sonraları aynı şekilde birçok vatandaşımızın Türkiye Cumhuriyeti tarafından verilmiş tapusu yine Türkiye Cumhuriyeti tarafından yanlış verildiği gerekçesiyle iptal edildiğini öğrendiğimde şaşkınlığım ve merakım iyice artmıştı.
Hatta bu uygulama halen devam etmektedir. Mahkemeler, halen ormanların, meraların, taşlık ve kayalık arazilerin, kıyıların ve sahillerin devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunda özel mülkiyete konu olamayacağı bahisle insanların mülkiyet hakkını hiçe sayarak vatandaşımızın tapularını ellerinden tazminatsız ellerinden almaya devam etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti tapusu almış ve bu tapuya güvenerek işlem yapan sayımız vatandaşımız da mağdur edilemeye, hata yapıldı denilerek tapularının ellerinden alınmaktadır. Vatandaşlarımız da devlete de mi güvenemeyeceğiz diye haklı olarak feryat etmektedir.
İyi bir hukuk eğitimi aldığımı haklı çıkarırcasına benim gibi düşünen Avrupa yargıçları da sonunda olaya müdahale ettiler. 22 Temmuz 2008 tarihli Köktepe-Türkiye kararında tapusu bile iptal edilmeden ve bir bedel de ödemeksizin davacıya ait tapulu arazinin orman alanı sayılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek-1 no’lu Protokol’ünün 1. Maddesi’nin ihlali olduğunu tespit ettiler ve Türkiye’yi mahkum ettiler. Yargıtay’ın sayın hakimleri de sonunda artık inatlarından vazgeçmiş gözüküyor.
En sonunda büyük devletimiz hata yaptığı gerekçesiyle vatandaşımızın elinden tapulu toprağını alamayacak, alırsa da bedelini de ödeyecek.
Av. Efe Genit, LL.M.

Editör: TE Bilisim