Bugün Adem abimin gittiği gün (9.aralık. 1984)  yani 30 yıl bitmiş. Allah gani gani rahmet eylesin. mekanı cennet olsun.    Allah gidenlere cennetinde yer vermiştir umarım Allah gidenlerin günahlarını affetsin. ve kardeşleri olanlar kardeşlerinize asla ama asla haksızlık yapmayın ve onalrı çok ama çok değerli sevin ve unutmayım ki bir gün gidiliyor ister istemez :) ve unutmayın ki giderkene insan sadece yanında hayat dair kendine ait fotografları alıp çekip gidiyor. hepimize iyi kareler nasip etsin... sevin ya bir şey kaybetmezsiniz ve başınızı öne eğin bir şey olmaz, böbürlenmeyi dedikoduyu bırakın bi ... yaramıyor ... ghaddinmi bileyim had bilmemekte bir işe yaramıyor... ve hatta işimi en iyi ben yapayım işimle yeni hayatlara güzellikler kolaylıklar sunayım... Allah hepimize sağlık ve huzur verirken Allah kimseye evlat acısı vermesin . amin Allah ölenlerimizin günahlarını affetsin ...   ABİMİN ANISINA EYVALLAH KARDEŞİM …   “Hiç kimse bir kardeşini kaybedecek kadar zengin değildir. Hele ben hiç değil. Affet beni canım kardeşim… “   Bu cümleleri birinden alıntı yaptım nedense beni bir çok cümle arasından bu biraz daha sardı. Affet belki ondan.   Şu kardeş olmak konusu aslına bakarsanız belki çok ama çok işlenmeli çünkü ailenimn içinde hayata gelen bu kavram size ait olmayan gelişin size ait olan sürecin isimlerinden biri. Bir kere büyük kardeş olmak çok da kolay değil çünkü mevcut olan krallığınız yada kraliceliğinizin bitişi ile ilgili. Yaş kaç olursa olsun gelen orada bulunanın durumunu biraz çiziyor. Gelen şirin bir şey olsa da sonuçta tahtı sallıyor. Büyük olan kardeş buna katlanmak durumunda yani tabiri caizse haddini bilmekle ilgili bir durum söz konusu. Bir kere orada bulunan büyük kardeşin durumu ciddi anlamda değişiyor bütün ilgi kendisindeyken bölünüyor. Sona gelde geleni çook içten sev J Bende bir kardeşim yani sonradan gelen  rahmetli abimden üç yaş küçüğüm . düşündüğümde üç yıl anlaşılamayan tadı damakta kalan bir prenslik sonrası gelen konuk ! Yani tabiri caizse öle yada böle tahtan indirdiğim biri var ortada ne kötü ki tahtan inen de iyi birisi yeni gelen sonrasında fırlama olursa siniyi bile kaldırma konusunda üsttekini kollama durumda kalıyor. Biz sinide yemek yerdik sini mutfaktan odaya odadan mutfağa taşınmalıyıd , siniyi taşıma zamanlarına geldiğimde hep Adem abime durumu nasıl yükleyeceğimi düşünürdüm tabi yemek biterken! Yada sini odaya taşınacağı zaman… ağabeyim gerçekten iyi biriydi ve beni severdi bende bunu kullanan taraftım. Ve hiç ama hiçbir zaman bunu yüzüme vurmadı ancak hep biliyordu, sobanın külü atılacağı zaman da aynı numarayı yapardım ya  ayaklarfım ağrırdı ya belim yada dersim vardı. Ölesine bir adamla karşı karşıyaymışım ki benim okumam için her şeye katlanıyormuş hatta nişanlısı Sema ablaya (üç ay kadar sonra evleneceklerdi. Olmadı. Nasip. Yapacak bir şey yok) ölümünden bir hafta önce aldığı parayı yada birkaç gün Ankara da okur iken bana göndermek üzere ğüzerinden durmaması için 3.000  lira bırakmış üç mor binlik … o parayı o öldükten sonra bana vermişti Sema abla… bana giderken daha rahat nefes almam için (ki harbiden paramız yoktu bizim ) maaşı olan on bin liranın üç bin lirasını bana göndermeye niyetli bir ağabey.. . ben kim?  siniyi taşımayı ona yükleme, onun benden daha çok iş yapması için planlar yapan kardeş. Nasılda iyi niyetliydi bilseniz şaşarsınız, hiç benim gibi öne çıkma kayguısı taşımadığını o g,tt,kten sonra anladım onun gibi olduğumda duruşunun ne kadarda ağır ve bir o kadarda ağabeyce olduğunu görüyorum… her yerde ama her yerde benden geri dururdu ve bana gerçekten aslan kardeşim der gibi bakardı… aynı yatağı paylaşırdık çoklukla… kara Murat filmleri anlatır, elinde kılç varmış gibi oyunlar yapar ve Karaoğlan gibi kafasına takke takar anlatır anlatırdı ikimzide bilirdik anlattığı çoğu şeyi seyretmediğini yani filmi abarttıkca abartır öle anlatırdı o zaman ona hayran hayran bakardım sonraki sahnede ne anlatacağını bile bile merak ederdim. Ona böle mi yapıyor Kara Murat dediğim de “ hayır kardeşim öle değil bak böle “ der anlatırdı anlatırdı ve ben çocuk gizli Haranlığı ile onu dinlemeyi çok ama çokk severdim…hele askerden geldiği gün hemen adliyenin karşısında  bulunan evimizin altından ekmek almaktan gelirken akşama yakın hava karanlığında bir askerin arkamdan dokunup kardeşim demesi ve benim ona güven ama güven harbi güvenle sarılışımı anlatamam nasılda asker , kara murat, Karaoğlan ve abim  koktuğunu şimdi daha iyi anlıyorum… Rengi fotodan da anlaşılacağı üzere beyazdı abimin ben ise arap Kemal , o Adem di ben ise Kemal olduğumu o gittikten sonra çok sonra anladım. Babam abisi olan ve Arnavutlukta Ahmet Zoga taraftarı olan ve bir nevi zamanın eşkiyası olan abisinin ismini koymuştu ona ve onu Üçpınara ebedi istirahate götürdüğümüz gün arabada güzel ağlayışlı içini çekerek ağlayışlı babam içini çekerkene verilen arada söylemişti hıçkırarak bana “ Kemal , kemal keşke adını Adem koymasaydım, hay Allah be Kemal keşke adını Adem koymasaydım” ve devam eden hıçkırıuklarla. Bir babanın çaresizliğini ben çokm iyi anladım ve yaşadım. Allah babaları çaresiz komasın Allah babalara da evlat acısı vermesin … çünkü kadınlar bir şekilde paylaşabiliyor acılarını ama babalar öle böle değil acıyı bırakın paylaşmayı her halükarda dik durması gerekn kocaman ve hatta küçük adamlardır ve onlkara biçilen bu biçim ile yaşar ve giderler… ve çoklukla da içlerinden hep hıçkırarak ve hatta anlamlandıramadan çeker erken giderler… Abim şükürler olsun ki daha tam anlamadan ve hatta biz çok parayı sevmeden yani alıştığımdan belkide bunu söyleyebiliyorum erkengitti. Onda ben daha çok hani şimdilerde özlediğimiz kardeş ilişkisinin hiç bozulmamış kısmını yaşadım. Tamam ben fırlama taraf olarak yaptığımız mahalle maçlarında ona bağırıp çağıran ve hatta bilerek maçta çelme takan ve düştüğünde dizi kanadığında bile bana acı yüzünde belli “yok bir şey kardeşim” dediğini yaşadım. Birbrimziden borç alıp veremedik, bu yüzden “ver artık ulan şu borcunu bakışı yaşamdık” yada “ bak san ben para buldum edasınıda ezikliğinide görmedik”  sevincimizde birlikte olamadığımız gibi sıkışıklıklarımızda da birbirimizden kaçama olanağımız olmadı, aman bir şey ister diye anlamamızlık dan da gelemedik, ve hatta ben senin büyüğünüm ben senin küçüğünüm tirplerinide yaşamadık ve hatta biz çaktırmadan birbirine üstün olma çabasına giremedik, benim ev şurada senin iş ne alemde durmlarında da olmadık, biz dertlerimizide paylaşamadık, ikimiz kafaya kafaya verip birkaç bira dışında içemedikde, abi deyip güven duyup koşacağım birleri olmadı benim yaşamda ama hep hissettim onu yanımda da ne menem bir şeyse, kardeş denen kavramı belki Adem abi kardeşliğini öle oh be diyecek gibi anlayamadım ama dedim ya ne menem şeyse hep kardeşliği aradım durdm sevgililerimde, annemde , yeğenlerimde, arkadaşlılarımda, şöyle ağız dolusu abi özür diklerim be abem diyemedim de, hey bi tel edeyim biradere de konuşalım da olamadı, “uf ya” tarafında duramadığımız gibi “oh be” tarafımızda olmadı, ama ne menem bir şeyse ben hep varmış gibi davrandım… o gittikten sonra aşağı yukarı bir hafta sonra Ankara ya döndüğümde çaresizliğimden sokak lambalarını çok taşladım, elektriği açar kaparken Edisona çok küfrettim, bir elktrikli alet çalıştırdığımda ve hatta lamba için düğmeye dokunduğumda hala o vardır düğmenin uçunda… Ankara da aralık ayının  tahminim 20 lerinde polis beni lambaları kırarken yaklayıp karakola götürdüğünde ve iki üç adet haklı attığı tokatla bile kendime gelmemiştim aval bakıp neden kırıyorsun ulan lambaları manyakmısın dediklerinde bön bön bakıp onlara “ Adem abim” diyerek ağladığımı biliyorum. Anlattım dı onlara durumu “ benim abimi elektirk çarptı” susmuşlardı sabaha karşı birlikte kahvaltı yapıp okula geldiğimi o vakitlerde de sınıf arkadaşım Ayşe nin yurtta beyin kanamasından öldüğünü duyduğumda ki çıkmaz ve korkuyu ve hatta ölümün her an benimle olduğu gerçeği ile yüzleştiğim zamanların ne kadar da değerli olduğu acı gerçeğin bana yirmi, yaşımda buyur buradan yak tarafında durduğunu … Elbette ki ölüm bir kardeşin ölümü iyi bir şey değil abim gitti abim erken gitti buna sevinip zil takıp oynamadım tabi ancak daha bir derinden anladım kardeşliği. Hayatım boyunca hep bir abi tarafı arasamda ilişkilerimde zaman zaman bundan bile hayıflandım hayıflandırdılar beni olamdı uymadı çoğu zaman ban da abi dedğimede ağabeylik. Abi olmak abi kalmak abi olarak gitmek herkese nasip olmadığınıda anladım vallahi. Ve ağabeylerin ablaların kıymetinide bilebildim zannımca. Ve arkadaşında sevgilininde, yeğeninde , çocuğumunda  amirinde memurunda küçüğünde ağaçında tavşanında kuzunun ve toprağında, havanında, suyunda , ateşinde güzel bir şey olup abi olacağını anlamaya çalıştım çalışıyorum. El ele durmanın, birlikte yürümenin omuz omuza olmanın kıymet-i harbiyesini belki onu kaybedince daha fazla hissettim dillendirmeye çalışıyorum kendimce karınca kararınca … ve hatta ve hatta hala abi olmadığını bile bile abi demeyi seviyorum kadına , erkeğe ve hatta kızıma oğluma abi oluyorum bazen hissediyorum nasipse daha bi abi olma niyetim var gibi de geliyor… olmak için abi illa ki aynı babadan anneden olmanın en öenmli şart olmadığını da kavramaya başladım bu yaşlarımda. Abi olmak demek ağır olmak, oturaklı ve hatta kral çıplak demek gibi geliyor bana. Hatta abi olmak yerini tutmayacağını bile bile baba olmanın yarısı gibi, anne olmanın şefkati gibin bir şey ve kardeş olmak tarafının da öle çok anlatmaya gerek olmadan Eyvallah diyebilmek olduğuna kanaat getirmek yaşlarındayım herhalde. Eyvallah biraderim eyvallah ,iyi ki benim kırk yedi yıldır abimsin Allah gani gani rahmet eylesin mekanın cennet olsun o sıcak sıcacık ellerin ve tertemiz yüzünle bana çok ama çok şey kattın Adem abim, Allah senden razı olsun Allah mekanını cennet etsin ve bana hala bilincin ve duruşunla bakışınla kılavuz olmaya devam ettiğin için ve hala o muteşem iyi niyet enerjinle bana yapıştığın için sana teşekkür ederim biladerim. İyi ki abimsin ve iyi ki seni anlayabiliyor ve hala çok ama çok seviyorum… ve iyi ki babam gibi hıçkırakla kendi kendi kendime ağlayabiliyor ve senin gibi “ yaparsın kardeşim , başarırsın sen çalış ben varım yanında” taraflarında drumaya çalışıyorum. eyvallah Adem birader… Huzur içinde uyu   Kardeş olmak ! çok düşünmüyor insan bunun ne anlama geldiğini kardeşler birbiri ile iken. Kardeş sadece aynı anneden aynı babadan olmak demek değil elbette ancak ben aynı anne ve babadan olma kardeşten konuştum yazımda Bence kardeş olmak bir olmak birlikte olmak demek bir çoğumuz gibi ancak bir olmayı göstermek birlikte yürürkene birbirine saygı duymak birbirine hal hatırlamak, kardeş olmak demek illa ki aynı babadan aynı anneden olmak demek değil kardeş olmak demek yürek birliği olduğu kadar eylem birliğidirde. Anneye , babaya, kardeşe arkadaşa, tanışa işe , yurda , yurttaşa ve aşka bir olmak demek onu çok ama çok severken kollamak korumak ve geliştirmek iyileştirmek demek gibi geliyor bana… Eyvallah Adem abimmm…

Editör: TE Bilisim